top of page

Kara Safra vs. Serotonin*

*Bilgi Üniversitesi Kültürel İncelemler Yüksek Lisans, 2008

Melankoli ve depresyon arasındaki iliÅŸki, romantizm ve modernite arasındaki iliÅŸkiyle benzer karakter özellikleri taşır. Melankoli romantizm tarafından sahiplenilen, kutsanılan bir öÄŸe iken; depresyon melankolinin modernite içinde metalaÅŸtırılmış halidir. Bir diÄŸer baÄŸlamda da melankoli moderniteye karşı bir isyan, baÅŸkaldırı niteliÄŸindedir. Zira kapitalist toplum sürekli ilerleme, istikrar ve üretim temelleri üzerine kurulmuÅŸtur ki, melankoli doÄŸası gereÄŸi bu düzenin karşıt noktasıdır.

​

            Melankolik hedef odaklı deÄŸildir, çoÄŸu zaman bir amacı bile yoktur. Bir gün çok üretken iken, aylar boyunca tek bir eser veremeyebilir. İstikrarsızdır, günü gününe uymaz, katı koÅŸullar altında çalışamaz, itaat etmez. Melankolik hakikatle olan iliÅŸkisini kaybeder, mantık çoÄŸu zaman uzaklardadır. Çalkantılı duygu dünyasında yaÅŸar ve bundan gizlice bir zevk duyar. Modernitede ise aklın tahakkümü vardır, duygular ve tutkular aklın boyunduruÄŸu altına alınmak istenir. Duygusal travmalarla uÄŸraÅŸacak, çözecek vakit yoktur. Artı bir deÄŸer katmayan, ortaya bir ürün çıkarılmayan veya paraya dönüÅŸmeyen her dakika bir kayıptır.  Melankoli kapitalizmin, modernitenin tam ortasında eskiden beri var olan bir eÄŸreti otu gibidir. Çok eski zamanlardan beri, etkisini ve yoÄŸunluÄŸunu azaltmak için çeÅŸitli yollar denenmiÅŸtir ama diÄŸer yandan da varlığı saygı duyulan bir kavram olarak yaÅŸamaya devam etmiÅŸtir. Ancak günümüzde kapitalist döngü içerisinde melankoli yeniden tanımlandırılarak, adlandırılarak, tekrardan yaratılır. Melankoli, depresyon kimliÄŸi altında bir yandan bir hastalık, anomali olarak konumlandırılırken, diÄŸer yandan da kozmetik tedavi yöntemleriyle bir pazarlama konusu haline gelmiÅŸtir.

​

            Bu yazıda, antikçaÄŸdan günümüze, melankolinin nedenleri, belirtileri ve tedavi yöntemlerinin zaman içinde nasıl evrildiÄŸini, algı biçimlerinin nasıl deÄŸiÅŸtiÄŸini, bir zamanlar dâhilere ithaf edilen bir olguyken ÅŸimdi nasıl sıradan bir hastalık haline geldiÄŸinden kısaca bahsedip, günümüzde depresyon tedavisi olarak kullanılan kozmetik ilaçların modern kapitalist toplum üzerindeki etkisi üzerinde duracağız. Kısaca kara safra fazlalığından serotonin eksiliÄŸine giden yolda Prozac ve türevi ilaçların amaç ve etkilerini sorgulayacağız.

​

            Antik çaÄŸdan itibaren melankoli baÅŸ edilmeye çalışılan bir durum olarak görülmüÅŸtür. Hippocrates’e göre insan vücudunda 4 çeÅŸit sıvı bulunur. Bunlar kan, idrar, balgam ve kara safradır. Herhangi bir sıvının vücutta fazlaca salgılanması, kiÅŸinin mizacında baskın olan özelliÄŸi ortaya koyar. ÖrneÄŸin kanı fazla olan tip (sanguine) cesur ve ÅŸehvetli, idrarı fazla olan (choleric) sinirli, balgamı fazla olan sakin ve heyecansız olurken, kara safrası fazla salgılanan insan ise melankolik olur. Bu dört prototip arasında kiÅŸi isonomy, denge bulmalıdır, denge bozulduÄŸu zaman kiÅŸi hastalanır. Melankolinin 2 boyutu vardır: kara safra zihni etkilerse ex-statis, bir delilik durumu olurken, bedeni etkilerse ülserden kaynaklanan bir sara söz konusu olabilir. Melankolikler farklı semptomlar gösterseler de korku ve umutsuzluk ortak noktadır.

​

            Eski Yunan’da melankolinin nedeni olarak kara safra gösterilmiÅŸtir, dolayısıyla tetikleyen etken biyolojik bir nedene baÄŸlandığından tedavisi de psikolojik deÄŸil, fizyolojik olacaktır. 19. yüzyıla kadar hastalık, kusma ve ishale neden olan Hellebore bitkisinin kullanımıyla iyileÅŸtirilmeye çalışılmıştır. Kara safranın diÄŸer sıvılardan farklı olarak vücuttan atılmasının zor olduÄŸu kabul edilse de bu yöntemlerin iÅŸe yaradığı düÅŸünülür. Galen ise melankolinin ülser boyutundan yola çıkarak ve kara safha içeren besin maddelerinden kaçınmayı önerir; Kara Safra Hakkında adlı yazısında et, bakliyat ürünleri, peynir ve ÅŸarap zaten görünüÅŸ ve içerik itibariyle de belli olduÄŸu gibi bol miktarda bu maddeden içerirler diyerek melankoliden kurtulmanın bir yolu olarak diyet yapmayı önerir. Galen aynı yazısında; “ancak kara safranın üretilmesine engel olmak hiçbir ÅŸekilde mümkün deÄŸildir, mümkün olsa bile bunu denemeye imkân yoktur, fakat niçin üretildiÄŸini anlamaya imkân olmasa bile, az miktarda üretilmesini saÄŸlamak mümkündür.” diye belirtir.[1] Dolayısıyla Antik ÇaÄŸ’da melankoliyi tamamen yok etmek gibi bir iddia yoktur. Zaten kara safranın vücuttan bütünüyle atılması da istenilen bir ÅŸey deÄŸildir, önemli olan dengeyi bulmaktır.

​

Bir diÄŸer açıdan da Aristoteles’in tartıştığı gibi, melankolik karakter özelliÄŸi yaratıcı ve sanatçı ruhlu olduÄŸu için dâhilere gönderme yapılan bir kavramdır aynı zamanda. Kendisine ait olduÄŸu tahmin edilen problêmata adlı yazıda ÅŸarabın kara safra gibi bir iÅŸlevi olduÄŸundan söz eder. Nasıl ki ÅŸarap insanın tüm hayatı boyunca karşılaÅŸabileceÄŸi tüm karakter özelliklerini çok kısa bir zamanda ortaya koyuyorsa, melankoli de aynı ÅŸekilde insanda birçok karakterin ortaya çıkmasıdır. Melankoli çok biçimli, polymorphe bir karakterdir. Aristoteles bu metinde sıcakla soÄŸuk gibi, kara safranın da ikili karakterine deÄŸinir; “kara safradan çıkan karışım çok soÄŸuk olunca türlü iç sıkıntılarına yol açar, çok sıcak olunca da iç rahatlığı gelir”.[2] Yani insan bazen ümitsiz ve korku dolu olabilirken, bazen de çok giriÅŸken ve rahat olabilir. Kara safra tutarsız karakter özellikleri sergiler. Bu ayrım daha sonra Rush’ın melankoliyi lypémanie (üzüntü), monomanie (neÅŸe) olarak kısmi delirium’lar olarak sınıflandırmasına benzer. 

​

Moderniteden önce, melankoli her ne kadar bir rahatsızlık, hastalık olarak ortaya konmuÅŸ olsa da, ana itibariyle bir karakter özelliÄŸidir; aşırı boyutlara gelmesi engellenmeye çalışılır, ortadan kaldırmak istenmez. Sanatçılarda, zeki ve yaratıcı insanlarda görülen bir yan etki gibi bahsedilir adeta. Çok da uzak olmayan bir zamanda içine kapanıklık, ketumluk, sakinlik gibi özelliklerin de bir erdem gibi algılandığı düÅŸünülürse, modern toplumlarda bu tür bir mizacın neden anormalleÅŸtirildiÄŸi, patolojik dilin içine sokulduÄŸu düÅŸünülmelidir.

​

Modernite ve kapitalizmin yükseliÅŸiyle melankolinin içeriÄŸi, kapsamı, adı ve doÄŸası yeniden ÅŸekillendirilmiÅŸtir. Serotonin kelimesi yaÅŸamlarımıza gündelik bir kelime olarak girdiÄŸi andan itibaren melankoli eski baÄŸlamından kopar ve psikofarmokolojik bir boyutta yeniden ÅŸekillenir. Melankoli romantizmin bir öÄŸesine indirgenirken, depresyon adı altında serotonin eksikliÄŸinden kaynaklanan ruhsal bir bozukluk, hastalık, klinik bir vaka halini alır. Dolayısıyla bu duruma getirilen çözüm de antik çaÄŸdaki tıbbi bakış açısından daha kapsamlı ve kompleks deÄŸildir. Fazla salgılanan kara safranın yerini, az salgılanan serotonin alır. GeliÅŸen tıp sayesinde, yapılacak ÅŸey oldukça basittir; serotonin salgılayan ilaçlar verilerek çok daha kısa zamanda, uÄŸraÅŸsız ve ucuz bir ÅŸekilde bu durumdan kurtulmak geliÅŸen tıp sayesinde artık mümkündür.

​

SSRI (Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörü) grubu ilaçlar bir kimyasal, bir sinirsel iletici olan serotoninin beyinde onu salgılayan hücreler tarafından geri emilmesini engelleyerek, maddenin beyindeki sinapslarda daha uzun süre kalmasını, Serotonin seviyesinin yükselmesini saÄŸlamaktadır. Böylece depresyonun temel nedeni olduÄŸu varsayılan sorunu ortadan kalkmış olur. Bu yeni kuÅŸak SSRI tipi ilaçlar eskilerden farklı olarak diÄŸer sinirsel ileticilere etki etmeyip sadece serotonini etkilediÄŸi için yan etkilerinin az olduÄŸu iddiasıyla piyasaya sürülmüÅŸtür. Yazı sırasında bu ilaçların en popüleri olmasından dolayı Prozac üzerinden yapılan anlatım, sonrasında çıkan Paxil, Zoloft, Celexa, Seroxat… gibi ilaçları da kapsamaktadır.

​

“1990’ların ortalarına doÄŸru satış patlaması yapan Prozac, psikanalizin yerini biyolojik psikiyatriye bırakmaya baÅŸladığı, depresyonun beyin kimyasıyla açıklanmaya çalışıldığı, psikoterapistlerin “yaÅŸam koçu” olmaya yöneldiÄŸi bir dönemin ürünüdür.”[3] Prozac kullananları aktifleÅŸtiren hatta saldırganlaÅŸtırabilen bir ilaçtır. Sonraki dönemlerde anlaşılacağı gibi, kimi vakaların kullanıcıların kendini kestiÄŸi, intihar ve cinayet gibi olaylarla sonuçlanabildiÄŸi görülmüÅŸtür.

​

Peter Kramer’in Listening to Prozac adlı kitabı ilacın popülerliÄŸini arttıran en önemli etkenlerden biri olur. ÇeÅŸitli vakalara dayanan bu kitapta kiÅŸiler çekingenlik, aşırı ciddiyet, reddedilme korkusu, utangaçlık gibi sosyalleÅŸmeyi zorlaÅŸtıran karakter özelliklerine sahip insanlardır. Prozac kullanımından sonra bu hastalar mutlu, pozitif insanlar haline gelmekte, sosyal yaÅŸamları hareketlenmektedir. Kramer, kendisinin de “kozmetik psikofarmokoloji” diye adlandırdığı bu yöntemle hastaların kiÅŸiliklerini deÄŸiÅŸtirmeyi amaçlar.[4] Ancak Kramer’a göre bu ilaç sayesinde insanlar gerçek kiÅŸiliklerini bularak, kendilerini otantik bir biçimde yeniden yaratmakta, orijinal biyolojik durumlarına geri dönmektedirler. 

 

Fakat kitapta yer alan bir vaka, durumun boyutunu biraz daha deÄŸiÅŸtirmektedir. Bir üçüncü Dünya ülkesinde yaÅŸayan Lucy’nin babası hapisteyken, annesi ani bir ÅŸekilde öldürülür. Seneler sonra Prozac sayesinde iyileÅŸebilen kız, psikolojik bir travmanın fizyolojik bir yöntemle tedavi edilmesi konusunda tartışmalara yol açacaktır. Kramer ise buna ironik bir ÅŸekilde “biyolojinin dikkat çekici emperyalizmi” diyecektir.[5] Böylece Prozac tipi ilaçların kullanımı sadece fizyolojik düzensizlikler durumunda deÄŸil, çok daha travmatik durumlarda bile, sorunun kendisine önem vermeksizin önerilen üstün körü bir çözüm haline gelir.

​

Psikofarmokoloji derin düÅŸüncenin, psikoterapinin, psikanalizin aleyhine geliÅŸmektedir. Artık çözümler derinlemesine incelemelere dayanmadan, sorunun kaynağına inilmeden, hasta kendini fark etmek için çaba sarf etmeden gerçekleÅŸir. Ne de olsa asıl amaç hastanın kaygılarından kurtulması, kendini iyi hissetmesi ve çok düÅŸünmemesidir. Artık hiçbir duygu eskisi kadar yoÄŸun deÄŸildir, Prozac kullananlar derinden âşık olamazlar ama zaten bunun pek bir önemi yoktur. Prozac reklam kampanyalarında kiÅŸiliÄŸi deÄŸiÅŸtiren, beyni yeniden tasarlayan bir ürün olarak sunulur. YaÅŸanılan travmaların, kiÅŸinin mizacının hiçbir önemi yoktur, bir ilaçla her ÅŸey düzelir. İlaçla gelen kozmetik çözüm de aynen makyaj gibi sorunların üzerini kapatır ve problem ortadan kalkmış gibi yapar.

​

Psikiyatrinin bu boyutunun kapitalist ekonomiyle de doÄŸrudan baÄŸlantısı vardır. Psikoterapi seansları çok uzun sürebildiÄŸinden ve saÄŸlık sigortası ÅŸirketlerince çok pahalı bulunduÄŸundan çözüm kısa, hızlı, basit ve ucuz olmalıdır. Yıllarca süren psikoterapiye karşın Prozac etkisini 3 hafta sonra göstermeye baÅŸlar, ucuzdur, reçetesiz satılır. Adeta baÅŸ aÄŸrısını geçirmek için kullanılan bir aspirin haline gelmektedir. SSRI tipi ilaçların tüm antidepresanlar içindeki yerinin %80 olduÄŸu düÅŸünülür ise hastalığın da kapsamının geniÅŸletilmesi gerekir. 1952’de 106 olan depresyon belirtilerinin sayısı, 1994’te 357’te çıkmıştır. Dolayısıyla bu konuda tıbbi bir söylem yaratılarak, mizaç özelliÄŸi olarak sayılabilecek birçok özellik anomalize edilerek patolojik alanın içine dâhil edilmiÅŸtir.

​

Kadınlar Prozac’ın hedef kitlesinin büyük bir bölümünü oluÅŸturmaktadırlar. Kramer’a göre Prozac kadınlara enerji verip, aktifleÅŸtirmekte, sosyal yaÅŸama girmelerini kolaylaÅŸtırıp, iÅŸ hayatında daha yetenekli ve kendine güvenli insanlar olmalarını saÄŸlamaktadır. Prozac kadınları daha az empati kuran, gözü hemen yaÅŸlanmayan, duygusal hareket etmeyen çatışmacı ve hırslı insanlara çevirip, Amerikan toplumunun hedef odaklı ve rekabetçi iÅŸ ortamında deÄŸer verilen özelliklerle donatmaktadır. Feminist bir eleÅŸtiri olarak, böylece evliliÄŸin ve kariyerin tüm isteklerine cevap verebilen kadın tipi normalleÅŸtirilerek, kapitalist düzene tüm bedenleriyle entegre olabilecektir.

​

Sonuç olarak melankolinin karakter özellikleri olan sıkıntı, tahammülsüzlük, yorgunluk, yıpranmışlık hissi, yaÅŸamdan duyulan hoÅŸnutsuzluk, eser verememe ve sürekli bir erteleme durumu kuÅŸkusuz ki modern kapitalist toplumda övgü toplayan özellikler deÄŸildir. Buna karşılık, tüm iÅŸ ilanlarında aranılan; “kendini gerçekleÅŸtirme”ye çalışan, azimli, hırslı, rasyonel düÅŸünebilen ve mümkünse “analitik zekâ yapısına sahip” olarak tanımlanan prototipler raÄŸbet görmektedir. Zira bu kiÅŸiler üretim ve tüketim döngüsünü en iyi ÅŸekilde gerçekleÅŸtirebilecek, verimli vatandaÅŸlardır. Düzenin dışında kalan melankolik davranışlar da klinikleÅŸtirilerek bir hastalık kisvesi altında ilaçlarla kısa sürede tedavi edilen bir alana sokulmuÅŸtur. Böylece bu anormal insanlar da mevcut çembere dâhil olabilirler. Modern zamanlarda artık cinsellik ve melankoli gibi kiÅŸisel ve derin duygular; Viagra ve Prozac gibi ilaçlarla kitlesel bir fast-food dünyasının içine girmiÅŸtir.  

​

​

​

KAYNAKÇA

​

[1] GALENOS, Kara Safra Hakkında, Cogito, Yaz 2007, Sayı:51,  İstanbul, S:51

[2]ARISTOTALES, Karasafralık,  Cogito, Yaz 2007, Sayı 51, İstanbul, S: 120

[3] ÇABUKLU YaÅŸar, Prozac Kültürü ve Kadınlar, Virgül, 2008, Sayı 2, İstanbul, S: 60

[4] Ibid, S: 61

[5] WILSON Elisabeth A., Melancholic Biology: Prozac, Freud, and Neurological Determinism, The Johns Hopkins University Press, 1999, http://muse.jhu.edu/journals/configurations/v007/7.3wilson.html

bottom of page