Bir Sanat PratiÄŸi Olarak Kurumsal EleÅŸtiri
Arter: İkinci Sergi*
* Bu yazı ilk olarak 01/01/2011 tarihinde Milliyet Sanat dergisinde yayınlanmıştır.
Arter’deki “İkinci Sergi” sanatta kurum ve kurumsallaÅŸma sorunlarını merkeze alarak; sanatın sermaye ve piyasa ile olan iliÅŸkisi, kurumların içinden muhalefet imkânları, Cumhuriyet dönemi kültür politikaları gibi bu coÄŸrafyadan kurumsal eleÅŸtiriye dair geniÅŸ bir tartışmayı sanat mekânına taşıyor.
​
Sanat kurumlarının ÅŸekillenmesinin ardındaki dinamikler uzun zamandır devam eden bir tartışmanın konusu. Batı’da ilk müzelerin kuruluÅŸu ulusal bir kimlik oluÅŸturma ve sömürgecilik politikalarına dayanırken ‘80 sonrası dönemde büyük ölçüde ÅŸirketlerin kurumsal iletiÅŸim çalışmalarının bir parçası haline geldiler. Bu süreçte estetik kriterlerin müphemleÅŸmesi, sanatsal zevklerin kurumsallaÅŸması ve kurumların içinden muhalefetin sınırlanması gibi durumlar, dönemin önemli kavramsal sanatçıları tarafından sanatın sermaye, piyasa ve sınıfla olan iliÅŸkisi ortaya konarak sertçe eleÅŸtirildi. KurumsallaÅŸmış sanatçı rollerinin bilincine varan sonraki kuÅŸak sanatçılarsa kurumların içinden bir eleÅŸtiriyle sadece müzeleri deÄŸil, tüm sanat piyasası ve onun araçlarını hedef aldılar. Sonuç olarak, getirilen tüm eleÅŸtiriler kurumlar ve sanat piyasası tarafından temellük edilmekle beraber, sanatçılar bu konuda tüm sanat aktörlerini etkileyecek bir bilinç oluÅŸturmayı da baÅŸardılar.
​
Türkiye’de sanat kurumlarının oluÅŸum sürecindeki dinamikler neredeyse Batı ile aynı ÅŸekilde geliÅŸti. Tek parti döneminde devlet, modernleÅŸme projesi kapsamında sanatta hem destekleyici hem de karar verici konumunda oldukça etkindi. Darbelerle geçen senelerin ardından, 80’lerde milli burjuvazinin ortaya çıkmasıyla sanat, özel sektörün desteÄŸiyle baÅŸka bir baÄŸlamda hayat buldu. Bu durum benzer bir eleÅŸtirinin bu coÄŸrafyadan yansıma bulmasına neden oldu. Arter’deki sergi, Türkiye’de kurumsal eleÅŸtiri çerçevesinde öne çıkan Cumhuriyet dönemi kültür politikaları, sanatın sermeye ve piyasaya olan baÄŸlılığı ve kurumların içinden muhalefet olanakları gibi konulara iÅŸaret ediyor.
​
Sergide Hafriyat grubu, Cumhuriyet dönemi kültür politikalarının önemli bir öÄŸesi olan “Yurt Gezileri”ni ele alıyor. Bu modernleÅŸme projesi kapsamında seçilen sanatçılar Anadolu’nun çeÅŸitli ÅŸehirlerine gönderilmiÅŸ ve daha sonra Halk Evleri’nde sergilenmek üzere, yerel bir bakış ve üslupla buradaki memleket güzelliklerini ve Cumhuriyet kazanımlarını resmetmeleri istenmiÅŸti. Anadolu’ya yaptıkları bireysel seyahatlerin ardından Hafriyat grubu, günümüzdeki uluslararası misafir sanatçı programlarını da anımsatarak, bu sergilere eleÅŸtirel ve sosyopolitik bir yorum getiriyor.
​
İz Öztat TeÅŸhir ve Muhafaza adlı çalışmasında Osmanlı’dan günümüze uzanan seküler ve kutsal sembolik sergileme öÄŸelerinin sentetik kopyalarını bir araya getirerek kurgusal bir pavyon yaratıyor. “Yurt Gezileri” döneminde inÅŸa edilmiÅŸ, Türk modernleÅŸme ve ilerlemesinin sembolik yapılarından olan Sergievi pavyonun zeminini oluÅŸtururken, giriÅŸ Antik ÇaÄŸ tapınaklarından ödünç alınan ve müzelerde sıkça kullanılan sütunlu ve alınlıklı bir kapı (propylon) ile saÄŸlanıyor. Ayrıca kiliselerde kutsal ekmeÄŸin muhafaza edildiÄŸi tabernaculum, İslam mimari öÄŸelerinden müÅŸrebiye, bir güvenlik kamerası ve Askeri Müze’de bulunan bir silah teÅŸhir vitrini de bu kolajda yer alıyor. Çalışmanın bir parçası olarak yerleÅŸtirilen dokunmatik ekrandan da tüm bunlar hakkında bilgi alınabilir.
​
Sergide, sanatın sermaye ve piyasayla olan bağına da net ve sakınmasız bir anlatımla iÅŸaret ediliyor. KoleksiyonerliÄŸin ve sanat piyasasının baÅŸlıca kaygısı olan eserin deÄŸer kazanması sorunu .-_-. adlı proje tarafından sanattaki kriterlerin belirsizliÄŸini ortaya koyarak tamamen ÅŸansa bırakılıyor. Åžans eseri: Potansiyel olarak sergilendikten sonra en fazla deÄŸer kazanacak sanat eseri tomarlar halinde sayısal loto kuponunu bir vitrin içinde sergileyerek eserin deÄŸer kazanma ihtimali uÄŸruna katlanılan üretim maliyetiyle, eserin sanatsal deÄŸeri arasındaki baÄŸdaÅŸmazlığı ortaya koyuyor.
​
Sanatın deÄŸerini tartışan bir baÅŸka iÅŸ ise Ahmet ÖÄŸüt’ün Kara Elmas adlı çalışması. Camekânın arkasında yığılı 12 ton kömürün içinde Arter’in duvarından alınma küçük bir parça saklı ve bu parçanın yerinde ise 1 karatlık elmas var. Kömürün içine girip parçayı bulan kiÅŸi duvardaki elmasa da sahip oluyor. Bunu deneyen 34. kiÅŸi parçayı çoktan bulmuÅŸ ve elması almış ama yine de çalışmanın anlamı içinde baki. ÖÄŸüt, sanatın gerçek ve sembolik deÄŸeri arasındaki iliÅŸkiyi belirleyen kurumsal deÄŸer ve izleyicilerin eserle kurduÄŸu deneyim gibi soyut kıstasları, kömür - elmas iliÅŸkisi içinde olabildiÄŸince somutlaÅŸtırarak izleyiciye aktarmayı baÅŸarıyor.
​
Burak Arıkan, geliÅŸtirdiÄŸi bilgisayar yazılımı ile sanat piyasasına dair soyut iliÅŸkileri grafiÄŸe dönüÅŸtürerek görsel haritalar ortaya çıkarıyor. Türkiye’de vergiden muaf 233 vakfın ortak yönetim kurulu üyeleri dolayısıyla ortaya çıkan ÅŸirket baÄŸlantıları, aynı ÅŸekilde sanatın sermaye ile olan iliÅŸkisini de gözler önüne seriyor. Vergiden muaf olan her tür yatırımın devlet sübvansiyonu olması ve aslında diÄŸer vergi mükelleflerinin de bu maliyete ortak olmak zorunda kalması bu çalışmanın arka planda gösterdiÄŸi baÅŸka bir somut gerçeklik olarak da ele alınabilir.
​
Halil Altındere’nin, özgünlüÄŸü haklı olarak tartışılan, YahÅŸi Baraz’ın başına Burhan DoÄŸançay tablosu geçirdiÄŸi Portrait of a Dealer adlı çalışması, sanat fuarında yer almasının ötesinde, çalışmanın öznesi olan YahÅŸi Baraz’ın galerisinde satışa sunulmasıyla da kurumların veya piyasanın eleÅŸtiriyi nasıl kendine mal ettiÄŸinin bir göstergesi olarak önem kazanıyor. Bir yandan sanat – piyasa çeliÅŸkisini ortaya koyarken diÄŸer yandan ticari boyutuyla bunun bir parçası olmasıyla, kurumsal eleÅŸtirinin tartışılan boyutuna bir örnek teÅŸkil ediyor.
​
Kurumların içinden yapılan muhalefet sergide öne çıkan konulardan bir diÄŸeri. Volkan Aslan, kamusal alandaki bir gösteri ve polis müdahalesini, sanat kurumunun içinde kurduÄŸu stüdyo ortamında oyuncularla canlandırarak, gerçek boyutlarda bir fotoÄŸrafını sergi mekânına yerleÅŸtiriyor. Sanat kurumunun içindeki muhalefet olanaklarının yapaylığı ve kurgusallığına da iÅŸaret eden çalışma, kurumlar içinden muhalefetin etkisini ve olanaklarını sorguluyor.
​
Vahap AvÅŸar’ın gençlik yıllarında kartpostallardan kopyaladığı klasik resimler, 1995 yılında sergilendiÄŸi Ankara Tren Garı’nda sansüre uÄŸradığı için ancak bir gün gösterilebilen Son Damla adlı kavramsal çalışmasıyla birlikte sergileniyor. Sansür olayından seneler sonra ülkesine dönen sanatçı, gençliÄŸinde boyadığı AÄŸlayan Çocuk kartpostalının peÅŸine düÅŸtüÄŸünde, o dönem hakkında birçok ipucu barındıran sansürlenmiÅŸ kartpostalların da arasında bulunduÄŸu bir arÅŸivi devralmış. AvÅŸar’ın çalışmalarında çeÅŸitli nedenlerle sansüre uÄŸramış alçak ve yüksek sanat olarak da genelleÅŸtirilen kitsch ve kavramsal örnekler bir araya gelirken, sanatta orijinal ve kopya sorunu da ele alınıyor.
​
Ayrıca Banu CennetoÄŸlu, Yasemin Özcan Kaya, AyÅŸe Erkmen, Ali Kazma, Aydan MurtezaoÄŸlu, Bülent Åžangar, Cengiz Tekin ve Canan Tolon da kurumları farklı yönleriyle ele alarak, yöneltilen eleÅŸtirinin perspektifini yerinde bir tanımlamayla geniÅŸletiyorlar. Sergide, sadece sanat kurumlarıyla da sınırlı kalınmadan, kurumun bir iktidar merkezi olarak geniÅŸ bir bakış açısıyla incelenmesi kurumsal eleÅŸtirinin güncel pratikleriyle uyumlu bir doÄŸrultuda ele alınıyor. Ancak sanatçıların, kendilerini bu kurumsal gerçekliÄŸin dışında tutarak kurumsallaÅŸmış sanatçı kimliklerini bu eleÅŸtiriye dâhil etmemesi bu konuda genellikle atlanan bir nokta. Günümüzde sadece müze ve galeriler deÄŸil, izleyiciler, sanatçılar, tüm yayın organları ve eÄŸitim kurumları da kurumsal eleÅŸtiri çerçevesinde deÄŸerlendirilebilir. Kurumların da aslında bireylerden oluÅŸtuÄŸunun bilincinde olarak, bu doÄŸrultudaki her tür deÄŸiÅŸim tekil giriÅŸimlerle mümkün olabilir. Andrea Fraser’ın dediÄŸi gibi: “Kurum biziz, asıl sorun nasıl bir kurum olduÄŸumuz, hangi deÄŸerleri kurumsallaÅŸtırdığımız, ne tür pratikleri ödüllendirdiÄŸimiz ve ne tür ödüllerin peÅŸinde olduÄŸumuz.”

Ayşe Erkmen "J, K & H" (2010) Photo: Hadiye Cangökçe

İz Öztat "Display and Preservation" (2010) Photo: Hadiye Cangökçe

Left: Canan Tolon, "Loss" (2010) Right: Canan Tolon, "Precaution" (2010) Photo: Hadiye Cangökçe

Ayşe Erkmen "J, K & H" (2010) Photo: Hadiye Cangökçe