top of page

Interview with Hamra Abbas*

* Bu yazı ilk olarak 28/04/2012 tarihinde Radikal gazetesinde yayınlanmıştır.

GeçtiÄŸimiz sene Abraaj Capital Sanat Ödülü’nü alan Hamra Abbas, İstanbul’daki ikinci kiÅŸisel sergisinde bize gündelik hayatın sıradanlığı içinden anonim ÅŸehir manzaraları sunuyor. Kullandığı geleneksel ikonografi ve motiflerin ince iÅŸçiliÄŸini güçlü fikirlerle birleÅŸtiren Hamra Abbas kliÅŸelerin tuzağına düÅŸmeden yolunda ilerliyor. Pilot’taki kiÅŸisel sergisi dolayısıyla kendisiyle “Åžehir ve Gündelik Hayat” hakkında konuÅŸtuk.

 

Kuveyt’te doÄŸdunuz, İslamabad, Berlin ve Boston’a uzanan uzun bir yol katettiniz. Bu kadar farklı coÄŸrafyalardan nasıl etkilendiniz?

 

Çalışmalarım daha çok bulunduÄŸum yerin olanaklarına göre ÅŸekilleniyor dolayısıyla bu ÅŸehirlerin hepsi hem kavramsal açıdan hem de daha pragmatik nedenlerden dolayı iÅŸlerimi çok etkiledi. BulabildiÄŸim fonlar, bir stüdyomun olup olmaması her anlamda iÅŸin ölçeÄŸini belirliyor. DiÄŸer yandan bulunduÄŸum ÅŸehir, çoÄŸunlukla doÄŸrudan çalışmanın içeriÄŸini, hikayesini oluÅŸturuyor.

 

İstanbul’un da sizin çalışmalarınızda önemli bir etkisi var sanırım.

 

2007’de bienal için İstanbul’a ilk geldiÄŸimde buradaki çaÄŸdaÅŸ sanat ortamından zaten çok etkilenmiÅŸtim. Sultanahmet’teki vitrayları gördüÄŸümde ise, vitrayların dini ve kültürel çaÄŸrışımları üzerine bir iÅŸ yapmayı kafama koymuÅŸtum ve sonunda 2011’de Abraaj Capital ödülünü aldığım adlı vitray çalışmam ortaya çıktı. 2009’da Selanik Bienali’nde bu iki ÅŸehir arasında bir diyalog kurmayı istedim. Selanik’te eski bir Osmanlı hamamı buldum ve sergide fotoÄŸrafları olan performansı gerçekleÅŸtirdim. AraÅŸtırma için İstanbul’a dönüp Türk hamam ritüeli üzerine çalıştım, malzemeler topladım. Aynı ÅŸekilde bir önceki sergimde gösterdiÄŸim “Cityscapes” de, minarelerin olmadığı bir İstanbul tarihi yarımadası fotoÄŸrafıyla ÅŸehrin sembolik siluetinin bir gecede deÄŸiÅŸmesi üzerine bir kurguydu. Bu iÅŸ aynı zamanda sanatım için çok önemli bir kırılma noktası oldu çünkü bu iÅŸle yaptığım her çalışmanın aslında bir ÅŸehir manzarası olduÄŸunu anladım.

 

Sergideki “İdoller” adlı serinizde de sokaktaki insanlar üzerinden benzer bir ÅŸehir manzarası görüyoruz.

 

Evet, bu Boston’da baÅŸlayan ve İstanbul’da devam eden bir proje. Gündelik hayatta karşılaÅŸtığım insanların fotoÄŸraflarını çekip oyun hamurundan 3-4 cm’lik heykellerini yaptım, sonra bunları fotoÄŸraflayarak büyük portreler haline getirdim. Bu seriyi Pakistan’la da geniÅŸleterek devam eden bir proje haline getirmeyi düÅŸünüyorum.

 

Çalışmalarınız birçok farklı konu ve malzeme çeÅŸitliliÄŸi içeriyor. Kültürel ve dini ikonlar, cinsel çaÄŸrışımlı oyuncaklar veya oyun hamurlarından yaptığınız sıradan vatandaÅŸ büstleri… Çalışmalarınızın ölçüleri arasında bile bir uçurum var. Bu çeÅŸitliliÄŸin kaynağı nedir?

 

Lahor ve Berlin’de aldığım heykel, minyatür resmi, fotoÄŸraf ve video gibi sanat eÄŸitimlerinin teknik olarak bu çeÅŸitlilikte etkisi büyük tabii. Bunun dışında her zaman içinde bulunduÄŸum çevreye cevap vererek çalıştım, deneyler yapmak, keÅŸfetmek benim için çok önemli. Sonunda nasıl bir ÅŸeyin çıkacağını bildiÄŸim bir iÅŸ üretmek sıkıcı geliyor. Hayatta karşılaÅŸtığım yeni malzemelere, hikayelere göre farklı formlarda, ölçülerde çalışabilme yetimi her zaman kullanmak istiyorum. Böyle bir lükse sahip olduÄŸum için belki de kendimi sınırlamadan o iÅŸ nasıl bir form gerektiriyorsa o ÅŸekilde cevap veriyorum.

 

Birçok farklı coÄŸrafyada iÅŸlerinizi sergilediÄŸinizi düÅŸünürsek, bazı çalışmalarınız tartışma yaratabilecek nitelikte. GösteremediÄŸiniz iÅŸleriniz oldu mu, bununla baÅŸ etmek için stratejileriniz var mı?

 

Elimdeki olanaklarla çalışıyorum derken aslında politik olarak kısıtlarımdan da bahsediyorum. İçinde bulunduÄŸum ortama direnmekten ve çatışmadan kaçınıyorum. İnsanları provoke etmektense oranın kültürel hassasiyetlerine saygı gösterecek ÅŸekilde davranmaya çalışıyorum. İslamabad’da gösteremeyeceÄŸim iÅŸi, göstermiyorum.

 

Sergide “Bu parça soyut olabilir ancak plastikten yapılma ve erkeklik organına benziyor” yazılı vitray çalışmanızla karşılaşıyoruz. Bunun arkasında da benzer bir hikaye var sanırım.

 

Geçen sene Karaçi’de sergilenmek üzere bir iÅŸimi gönderdiÄŸimde gümrükten geçememiÅŸti ve gönderdikleri mektupta ülkeye sokmama gerekçesi olarak bu cümle yer alıyordu. Bu ahlaki deÄŸerleri belirleyen, iyi ve kötü algılarını ortaya koyan bir cümleydi. Ben de bu cümleyi aldım ve sergide görülen ÅŸekilde vitrayın üzerine yazdım ve bu iÅŸi Karaçi’de sergileyebilirim sanırım (gülerek).

 

Sergide de gösterilen “MoMA bir yıldızdır” (2004) videosunda gerçekten bir MoMA (New York Modern Sanat Müzesi) çılgınlığından bahsedebiliriz. Peki Berlin gibi çaÄŸdaÅŸ sanatın bu kadar canlı ve Amerika’ya kıyasla ilginç olduÄŸu bir ÅŸehirde MoMA’ya duyulan bu hayranlığın sebebi nedir sizce?

 

Bunu ben de tam olarak anlayabilmiÅŸ deÄŸilim, bu videoyu da o yüzden yaptım zaten. “MoMA Berlin’de” sergisinin bu kadar ikonik olmasında halkla iliÅŸkiler ve reklamcılığın etkisi çok büyük. DiÄŸer yandan sanattaki otorite merkezinin Avrupa’dan New York’a kaymasından bahsediyoruz. Sergi tam anlamıyla bir gösteriye dönüÅŸmüÅŸtü ve bunu kaydetmem gerekiyordu. Berlin’in bugünkü sanat ortamı da düÅŸünüldüÄŸünde bu video arÅŸivsel bir kayda dönüÅŸüyor.

 

Üzerinde “Lütfen basmayınız” yazan incecik kağıt ÅŸeritlerden yapılmış İslami motiflerde Starbucks bardakları, kola kutuları görüyoruz sergide. Kültürel öÄŸelerle popüler olanın birlikteliÄŸi size ne ifade ediyor?

 

Minyatür resim ve heykel tekniklerini küçük ölçekli portrelerde ve “İdoller”deki gibi heykellerde bir araya getiriyorum. Berlin’e taşındığım yıl katıldığım bir sergide, geleneksel motiflerle yere kağıttan “Lütfen Basmayınız” yazısı iÅŸlemiÅŸtim. Sınır ve yabancılaÅŸma gibi anlamlar içeren bu yazı zamanla gündelik objelerle birleÅŸerek bu sergideki kağıt heykellere dönüÅŸtü. Öte yandan hayatımızdaki bazı objelerin hiç de masum olmadıklarını düÅŸünüyorum.

bottom of page